TEL CAMBAZININ TEL ÜSTÜNDEKİ DURUMUNU ANLATIR ŞİİRDİR
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Bütün ağaçlarla uyumuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşıYangelmişim dizboyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Şiirin geri planda anlatmak istediklerine gelmeden önce şairin bu şiirde seçmiş olduğu kelimelerin temel anlamlarına bakalım:
Siz: 1. Çokluk ikinci kişi zamiri
Al: Kanın rengi, kızıl, kırmızı
İnanmak: Bir şeyi doğru olarak benimsemek
Mor: Kırmızı ile mavinin karışmasından oluşan renk, menekşe renginin kırmızıya çalanı
Tanrı: İnanca göre kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık
Amenna: “Öyledir, doğru, diyecek yok, inandık” anlamlarında bir onaylama sözü
Şiir: Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi
Adamakıllı: Gereğinden çok, iyice, bir güzel, bir temiz
Duman: Bir maddenin yanması ile çıkan ve içinde katı zerrelerle buğu bulunan kara veya esmer renkli gaz
Caba: Fazla olarak, fazladan, üstelik
Ben: 1. Teklik birinci kişiyi gösteren söz
Denge: Bir nesnenin veya bir insanın devrilmeden durma hâli, muvazene, balans
Bozmak: Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek
Bütün: Eksiksiz, tam
Ağaç: Meyve verebilen, gövdesi odun veya kereste olmaya elverişli bulunan ve uzun yıllar yaşayabilen bitki
Uyumak: Uyku durumunda olmak
Kalabalık: Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu
Sokak: İl, ilçe vb. yerleşim bölgelerinde, iki yanında evler olan, caddeye oranla daha dar veya kısa olabilen yol
Yitirmek: Ne olduğunu, nerede bulunduğunu bilememek, kaybetmek
Cep: Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış parça
Bulmak: Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak
Ad: Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim, nam
Aşk: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu
Değişmek: Başka bir biçim veya duruma girmek, tahavvül etmek
Gerçek: Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat
Pırıl pırıl: sf. Çok parlak, çok ışıklı
Dalga: Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket
Deniz: Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi
Yangelmek: 1. Yatıp uzanmak, dinlenmek. 2. İşi yolunda, kaygısız olmak
Diz boyu: Dize kadar olan derinlikte olan
Su: Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde
Niyet: Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünme, maksat
Gülümsemek: Güler gibi olmak, hafifçe gülmek
Dövüşmek: Karşılıklı birbirini dövmek, vuruşmak
Gizli: Görünmez, belli olmaz bir durumda olan
Dünya: Üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler, yeryüzü (http://tdkterim.gov.tr/bts/)
Kelimelerin temel anlamlarına baktıktan sonra, bu kelimelerden oluşan cümlelerin anlamlarına değinerek yolumuza devam edelim.
İlk dizeden anlaşıldığı gibi şair bir zıtlık üzerinde durmuştur. Bu zıtlık “siz ve ben” arasındaki ilişkiden doğar. “Siz” diye hitab edilen karşı tarafın benimsediği değerler şairde biraz umursamaz bir tavırla kabul edilmiştir. Önce küçük değerleri kabul ediyor sonra sizin Tanrınızda büyük diyor. Yani şair karşı tarafın en yüce değerinin büyüklüğünü kabul ettiğini söylüyor. Birinci bölümün sonunda “siz” diye belirlenen karşı tarafın pek fazla tanınmadığı ve biraz da umursanmadığı anlaşılıyor ve şair bana dokunmayın sizi o kabullendiklerinizle baş başa bırakıyorum diyor.
İkinci bölümde ağaçlar ve tabiatın farkındalığı, yani “siz” kavramının içinde olduğu bir mekan belirtiliyor. Kalabalığın önemsizliği vurgulanıyor ve umursamazlık devam ediyor. Ağaçların varlığı sokakların durumu ilgilendirmiyor şairi. Ve ikinci bölümün sonunda şair ilk bölümün sonunda söylediklerini yineliyor. Adınız ne? (Uyar,2006: 119) Sizi tanımıyorum.
Böylelikle ilk iki bölümde “siz” kavramının içi dolduruluyor. Üçüncü bölümde şair kendi değerlerini çıkarıyor ceplerinden ve çatışmanın “ben” tarafı konuşmaya başlıyor. Şair duygularının ve görüşlerinin değişkenliğinden bahsediyor. Rahatlığını ve yine umursamazlığını ortaya koyuyor. Şair bunlardan bahsederken iyi niyetliliğini de vurguluyor. “Siz” diye hitap edilen karşı tarafın görüşlerine ve değerlerin saygılı olduğunu söyleyen şair bunların bir öneminin olmadığını belirtiyor. Benim bir gizli bildiğim var (Uyar,2006: 119) dizesiyle “ben” kutbunu “siz” kutbuna karşı güçlendiriyor.
Şair üçüncü bölümün sonunda beni rahat bırakın Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre (Uyar,2006: 119) diyor ve yine karşı tarafın “ben” kutbu tarafından umursanmadığını tekrarlayarak şiiri bitiriyor.
Ben tam kendime göre (Uyar,2006: 119) diyor ve yine karşı tarafın “ben” kutbu tarafından umursanmadığını tekrarlayarak şiiri bitiriyor.
Şimdi de şiir üzerinde asıl önemli olan üçüncü aşamaya gelelim. Bu aşamada şiirin geri planda anlatmak istediği gerçek probleme yöneleceğiz.
Yukarıda da dediğimiz gibi şair incelediğimiz şiirde iki kutbun çatışmasından yola çıkar. Bu kutuplar “siz” ve “ben” kutuplarıdır. “Ben” kavramı tel cambazıyla örtüştüğünde “siz” kavramı da diğerleriyle, yani diğer insanlarla örtüşür. Bu noktada tel cambazı olan şair telin üstündedir ve aşağıdaki insanların hayatlarını yukardan inceler. Ama bunu yaparken rahat değildir. İnsanlardan etkilenir. Onların değerlerine karşı kayıtsız kalmaya çalışır. Bunu en rahat telin üstünde yapar ama tel incedir ve düşme tehlikesi her zaman vardır. Ve bu yüzden şair her defasında “Benim dengemi bozmayınız” der.
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız (Uyar,2006: 119)
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız (Uyar,2006: 119)
dizeleriyle şair aşağıya bakıp kolaylıkla gördüğü insanların değerlerini sorgulamadan kabullendiğini söyler. Burada toplum bilincinin oluşturduğu değerlere karşı bir isyan ve kayıtsızlık söz konusudur. Tel cambazı bireydir ama oluşan değerlerin toplum kimliğiyle oluştuğunu ve bireyi temel almadığını vurgular. Bu noktada “Ama sizin adınız ne” diyerek kayıtsızlığını gösteren şair, “Benim dengemi bozmayınız” dizesiyle telden düşmesinin onu diğer insanlar gibi yapacağını ve doğruyu belirleyen yanlış sistemin bir parçası olmaktan duyduğu korkuyu belirtir. Tel cambazı herkesi ve her şeyi olduğu gibi kabul eder; karşılığındaysa düzeninin bozulmamasını ister.
Şiirin ikinci bölümünde tabiat ve uygarlık ilişkisi görülür. Bu ilişki cambaz ve insanlar arsındaki ilişkiyi destekler. Toplumu reddeden cambaz “Bütün ağaçlarla uyumuşum” dizesiyle ağaçlarla ne kadar içli-dışlı olduğunu vurgular. Bunu söyleyen cambaz, cambaz olduğu için sonra bu görüşünü daha sonra reddeder:
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız (Uyar,2006: 119)
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız (Uyar,2006: 119)
Yani şair 'yeter ki dengemi bozmayınız benim için ağaçlarında sokaklarında bir önemi yok' der. Ağaçlar ve sokaklar insanların her an iç içe olduğu kavramlar olduğu için cambaz bunlara da kayıtsızdır.
Cambazın oynaklığı şiirin üçüncü bölümünde “ben” kavramıyla devam eder. Aşkım da değişebilir gerçeklerim de (Uyar,2006: 119) dizesi cambazlığının göstergesidir. Cambazlığını ortaya koyan bu dize, “ben” kutbunun bireyliğini de tamamen ortaya koyar. Burada değişken yapıya sahip olduğunu gördüğümüz şair toplumu karşısına almıştır. Sisteme karşıdır. Kendi görüşlerini ve bu görüşlerin değişebileceğini söyler. Toplum değerleri onu ilgilendirmez. Yavaş yavaş elini güçlendiren şair, yani cambaz, rahat tavırlarla gülümsediği topluma karşı Benim bir gizli bildiğim var (Uyar,2006: 119) diyerek birey olma gücünü telin üstünden avazı çıktığı kadar bağırır. Bu noktada farklılığını ortaya koyar.
Bu şiirde birey-toplum çatışması sadece bir bölüm gibidir. Çünkü Turgut Uyar’ın tel cambazı kahramanı başka şiirlerde de birey toplum çatışmasıyla karşımıza çıkar. Bu şiirlerde hayatın bir tele insanın da telin üstündeki cambaza benzetildiğini düşünebiliriz. (Caner, 2006: 169) Ancak birey olan telin üstünde kalabilmektedir. Düşenler sistemin bir parçası olmaktan kurtulamaz.
“Tel Cambazının Kendi Kendine Söylediği Şiirdir” ’de tel cambazının dış dünyada olup bitenler karşısında aldığı tavır vurgulanır:
Beş kere yedi mi dediniz, dursun
Yıldız poyraz gündoğusu, dursun
Fasulya mı dediniz, dursun
Ben varım sen varsın o var
Dursun,
Ben şimdi gelirim.
Ben eskiden hep acıkırdım
Alıp başımı ekmeklere giderdim
Eski evlere orospulara giderdim
Bulutlu geniş meydanlara giderdim
Sevdalı şiirlere giderdim.
Şimdi doymadım ama unuttum
Devenin başı mı dediniz, dursun
Dursun,
Ben şimdi gelirim.
Bu işte bir şey var anlamadım
Körpe kadınlar basık odalarda mı, dursun
Hoyrat gemiciler uzun seferlerde
Darağacında bir adam mı dediniz, dursun
Yeraltında gizli sandık mı, dursun
Bahçeler dursun, kızlar dursun
Anlattıklarım, anlatamadıklarım, anlatamıyacaklarım
Senin yakanda bir el mi var dediniz, dursun
Dursun,
Ben şimdi gelirim. (Uyar,2006: 118)
Çözümlediğimiz şiirde olduğu gibi kayıtsızlık ve umursamazlık bu şiirde de devam eder. Tel cambazı dengesinin bozulmadığı sürece yaşamda her şeyin olduğu gibi devam edebileceği söyler.
Tel cambazının kahramanı olduğu bir başka şiir ise “Tel Cambazının Telden Düşerken Söylediği Şiirdir” isimli şiirdir. Bu şiirden tel cambazının şehirden kaçmak ve “doğa”yla iç içe olmak istediği anlaşılır:
Dağlarda iki kekik koksa
Biri benim içindir
iki kaya yarılsa
Siz beni bu şehirden alın götürün
Tükenmez yağmurlarda ıslatın
[…] ( Şairler Yaprağı, 1954)
“Tel Cambazının Rüzgarsız Aşklara Vardığını Anlatır Şiirdir” isimli şiir ise birey-toplum çatışmasında biraz farklı açıdan göndermelerin olduğu şiirdir:
Önce İstanbul vardı o yoktu
Sonra birgün çıktı geldi
Bütün kapılar yerini buldu
Önce gözlüklerini çıkardı pencereye koydu
Çantasından sigara paketini çıkardı koydu
Yalnızlığını çıkardı koydu
O zaman bütün aşklar bütün bulutlar geçti aklından
Adı kimseye lâzım değil
İstanbul coğrafyada ışıksız bir şehir
Tuttu ayışığını parçaladı
Her sokağa birer parça dağıttı
O Tanrı mıydı sanki –Haşa-
Ama gönlü öyle istedi öyle yaptı
O zaman bütün aşklar bütün bulutlar geçti aklından
Adı kimseye lâzım değil
Bu macerayı durup durup size anlatacak
Bir yanda koca İstanbul
Bir yanda o
Bir yanda en Allahsız şarkılar
Bir yanda Edirnekapı
Vitrinsiz dükkânlar ve dut ağaçları
Neden bütün insanların birbirini sevmesi gerektiğini
Bir gün saat üçte köprüde anlayacak
Saat üçte hepimizden gizli Tanrıyı
Bulup çıkaracak meydana
O zaman üç gemi İtalyaya kalkacak
Üç gemi Norveçe
Birisi pancar küsbesi götürecek
Öbürü bir aşk kaçıracak gümrüksüz
Bir gün saat üçte köprüde
Üç martı insanlara bakıp imrenecek
Bir adam iri bir lüfer çıkaracak denizden
İşte o zaman bütün aşklar bütün bulutlar geçecek aklından
Adı kimseye lâzım değil (Uyar,2006: 118)
Toplumun yarattığı tüm değerleri umursamayan cambaz insanların birbirini sevmek zorunda olduklarını düşünür ve buna, karşı olduğunu vurgular.
Turgut Uyar’ın yarattığı “tel cambazı” karakterini ve bu karakterin toplum içinde nasıl konumlandığını ele almaya çalıştık. “Tel cambazı” toplum-birey çatışmasında bireyin aslında ne kadar zor bir durumda olduğunu ve topluma karşı sergilediği cambazlıkları yansıtan bir karakter. (Caner, 2006: 174) Bu şiirlerden yola çıkıp, Uyar’ın hayatına baktığımızda aslında kendisinin topluma karşı duruşunun “Tel cambazı” olarak şiirleştiğini görüyoruz.
Kaynakça
Uyar, Turgut; (2006) Büyük Saat: Bütün Şiirleri, 5. baskı, Yapı Kredi Yay.
Cüneyt Issı, Ahmet; (2004) Turgut Uyar’ın “Göğe Bakma Durağı” Şiirinde Temaya
(Matris)Ulaşma Serüveninin “Ontolojik Analiz Metodu”yla Takibi. Gazi Üniversitesi Kırşehir Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Kırşehir.
Caner, Fırat; (2006) Turgut Uyar’ın Huzursuzluğu. Doktora tezi, Bilkent Üniversitesi,
Ankara.
Geçgel, Hulusi; (2004) İkinci Yeni Şiirinde Sapmalar, Uluslararası IV. Dil, Yazın ve
Deyişbilim Sempozyumu. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi.
Uyar, Turgut; (1954) Tel Cambazının Telden Düşerken Söylediği Şiirdir, Şairler Yaprağı Eylül- Ekim sayısı.
Büyük Türkçe Sözlük, (2009), <http://tdkterim.gov.tr/bts/> erişim: 04.12.2009.